30 Ekim 2010 Cumartesi

Hayat Benim Elimde!?

hayat benim elimde...
elimde mi acaba?
kafam bozukken arkamı dönüp gidemiyorken
herkes ne hali varsa görsün diyemiyorken
para da neymiş deyip ıssız bir adaya kendimi atamıyorken
ve tropik meyvelerle yaşam mücadelesi veremiyorken :)
zor...
evet hayatta vazgeçemediklerim var
koyup gidemediklerim, arkamı dönemediklerim var
buna rağmen, 
yani hayatın belli çizgileri içerisinde hayatımı kontrol edebiliyorum
bunun için önce kendimi bilmem lazım, kendimi anlamam
darmadağan olan beni toparlamam lazım
işin büyük kısmı bu!
kendimi anladığım anda takmayacağım peşime dertleri,
uzaklara iteceğim beni üzenleri,
ve geride bırakacağım bütün sorunları 
işte o zaman apaydınlık olacak yolum ;)
ondan sonra Zeynep Dizdar söylesin biz eşlik edelim
durmam artık ben yerimde :))


Zeynep Dizdar - Hayat Benim Elimde 2010
Yükleyen izzmirli. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

28 Ekim 2010 Perşembe

İllegâl Yağmur

Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegâl bir yağmurum.
Bir yağsam pahalıya mâlolacağım.


Didem Madak



İyi Değil!

Biraz değiştim,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
Değiştim,
Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
Ben benimle savaşıyorum,
Seninle değil!


Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın
Ne kazanabileni ne de kaybedeniyim,
Sorun değil!



Elbet alışırım,
Biraz alıştım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Alıştım,
Varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma,
Ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum,
Bir yanım bırak diyor bir yanım –ma,
Kesin değil!


Henüz tanıştım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık,
Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda,
Ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda…
Bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha,
Samimi değil!


Bir hayli kırıldım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime,
Gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım!
Aslında ne sana, ne olanlara…
Kendime kırgınım…
Maziye hiç değil, an’a kırgınım.


Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,
Dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara,
Beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına…
Bir hayli kırgınım…
Beni ben kırdım oysa,
İyi değil!


Galiba yoruldum,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Kendime kalbimi kanıtlamaktan,
Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan,
Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum



Can Yücel



23 Ekim 2010 Cumartesi

Uzaktan Sevmek

     "Seni uzaktan seviyorum...." diye düşündü erkek içinden. "Yaklaşmadan, anlatmadan, anlaşılmadan.... Ben seni beklentisiz seviyorum. Hiçbir şey ummadan, talepte bulunmadan, hayal bile kurmadan. Kendi içimde taşıdığım sessiz sedasız bir sır bu. Ben belki de senden çok bu sırrı seviyorum."
    Sırrın senden bile güzel çünkü, senden bile özel. Sırrın bir billur kadeh, kırılmasın diye yüreğimde taşıyorum. Sırrın nazenin bir mum alevi, sırf yanmaya devam etsin diye karanlığı gündüze yeğliyorum. Kimse bilmiyor, bilmesi de gerekmiyor. Hem kim ne anlar? Ateş bu, hep düştüğü yeri yakar. Bense ne bir şeyleri değiştirmek peşindeyim, ne bir yere varmak. Ne sahip olmak derdindeyim, ne kendimi kanıtlamak. Her şey olduğu gibi kalsın istiyorum. Ben hep bir sıfır mağlup olayım; sen hep uzak bir hayalden ibaret. Sen olduğun gibi kal. Ulaşılmaz. Dokunulmaz. Koklanılmaz. Ben olduğum gibi. Dünya olduğu gibi. Merkez Efendi´nin dediği gibi, "her şey zaten dengede ve ahenkte, canım efendim. Her şey zaten merkezinde."
     Ben senin ismini tarçın kokulu akide şekeri gibi tutuyorum ağzımda, damağımda, ruhumda. Kaygılarını biliyorum, yalnızlıklarını, kırgınlıklarını ve hırslarını da. Kalbinin ritmini duyuyorum; yanında olmasam, elini tutmasam da. Ruhunun en çirkef, suretinin en çirkin, zihninin en çiğ hallerini biliyorum; hiçbirini gözlerimle görmemiş olsam da. Ne bir mükafat verdin bana ne bir ceza. Ama cennetini de biliyorum, cehennemini de.
Seni olduğun gibi sevdim, tüm günahların ve arızalarınla. Uzaktan sevmenin en güzel yanı bu zaten. Kimseyi değiştirmeye kalkmıyorsun. Her şeyi olduğu gibi kabulleniyorsun. Aynı gökkubbenin altında yaşadığımızı bilmek yetiyor bana. Başımızı kaldırdığımızda gördüğümüz sema aynı, yıldızlar aynı, dolunay aynı. Bunu bilmek yetiyor bana. Umurumda değil ki nerede uyuyorsun, kimin yanında.
    Bacağında şarapnel parçasıyla yaşayan bir asker gibiyim. Etimde yabancı bir madde, kemiğimde bir metal parçası gibi duruyor aşkın bende. Başkası duysa korkar, "aman" der. "Nasıl olur? Böyle de yaşanır mı?" Halbuki ben alıştım. Rahatsız etmiyor beni, onu anladım. Şarapnel ve ben, gül gibi geçiniyoruz, yanyana ama karışmadan birbirimize.
*
    "Seni uzaktan seviyorum...." diye geçirdi kadın içinden ve başını çevirdi. Bakmadı bile ondan yana. Bakması gerekmedi.
    Ne güzel uzaktan sevmenin rahatlığı, hafifliği, beklentisizliği. Herkesin habire birbirinin hayatı hakkında konuştuğu bu dünyada "biz" diye bir şey olmayınca, hakkımızda konuşacak bir şey de bulamıyorlar ya, ne güzel. Özgürlük işte!
Sen özgürsün. Dilediğin zaman gidersin aklının estiği yöne. Tutsaksın bir o kadar. Mecbursun kendi sorumluluklarına, alışkanlıklarına, hayatına. Yapışmışsın kabuğuna. Hayalimdeki sen gerçek senden daha özgür aslında. Görsen, hayalimdeki seni kıskanırsın.
    Seni sevdiğimi söylememekteki ısrarım bu yüzden. Her şey böyle daha duru, daha güzel. Söylesem büyü bozulur. Zaman ağırlaşır, zaman hantallaşır. Doğallık kaybolur, konuşmalar yapaylaşır. Söylesem dünya durur, bir daha hiçbir şey aynı olmaz. Sen değişirsin. Bir başka hal gelir üzerine. Bir beklenti, bir istek, bir kıvanç, gizliden gizliye bir kibir siner bakışlarına. "Aşıklar kibirli olur" demiş şair. Sevdiklerini fethedilmiş bir kale gibi görmeye kalkarlar. Bense hayat boyu susmaya razıyım, o kibiri gözlerinde görmektense.
"Böyle adama
Yaklaşmaz hiçbir güzellik
Doğduğu günden beri kalbinde bir delik,
Almak için bütün sızıları içine."
     Oğuz Atay tanısa, seni anlatmak için söylerdi bunları. Bütün sızıları içine çeken adamsın çünkü. Bir de beni almanı istemem o delik kalbine.
*
      Uzaktan sevmek daha güzeldir bazen. Ne incitir, ne acıtır. Ne yaralar ne kanatır. Gözlerinle görmediğin ama sesini duyduğun, varlığıyla huzur bulduğun bir denizin yakınında yürümek gibidir böyle sevmek..... Uzaktan sevmek en güzelidir bazen.

Elif Şafak


20 Ekim 2010 Çarşamba

Hayatın İleri Sarma Tuşu Nerede???

Çok sıkıldım...
yapmak zorunda kaldıklarımdan;
ve zorunluluk olduğu için yapmakta zorlanıp tembelliğe vurmaktan
sevdiklerimin benden uzak olmasından; 
kafam bozulduğunda atlayıp gideceğim mesafelerin 4 saatten başlamasından
zamanı yetirememekten;
gereksiz işlere kafa, zaman harcayıp aslolana zaman ayıramamaktan 
doğru zamanı bir türlü tutturamaktan;
yaşanması gereken şeyler için ya erken ya geç olmasından
uzun zamandır bir türlü doya doya ağlıyamamaktan;
içimi bir dosta yüzyüze dökememekten, telefonlarda gözlerim dolmasından
insanları anlayamamaktan;
anladığı mı sanıp aslında kendimi kandırdığımı farketmekten 
herşeyi içime atmaktan;
aman üzülmesinler, kırılmasınlar, huzurları kaçmasın diye biriktirmekten
ne kadar çok sevsemde evimi, evde birinin olmamasından;
gelip gidip kendi sesinden başka ses duymamaktan
aklımdakilerini yapamamaktan;
zaman, yer ve kişileri bir türlü yanyana getirememekten
insanların beni anlamamalarından;
karşımdakilerin sözlerin altında yatanı aramamasından
insanların hayatı gel, git, yat, kalk, çalış gibi düşünmesinden;
benimse hayata ufacık bir güzellik bile katmasak,
o güne anlam katan bir şey görmesek, öğrenmesek 
boş geçtiğini düşünmemden
ileriye dair birçok hayalim,umudum varken;
bazen kendimi bir umutsuzluk selinin ortasında sürüklenirken bulmaktan
okumayı özlediğim için bir sürü kitap alıp okuyamamaktan;
her başladığım romanı yarım bırakmaktan
televizyon izlemenin içimden gelmesinden;
kötü haberler, ihtiras ve ahlaksızlık boyutunu aşmış diziler 
izlemekten kaçmaktan
bu yüzden haberlerden bir haber kalmaktan
bu internet denen meretin beni elegeçirmesinden;
aklıma geleni, gördüğümü aramaktan 
neymiş, ne değilmiş öğrenmeye çalışırken günü bitirmekten
işte gereksiz odaya bağımlı kalmaktan; 
gelecek olarak görünüp gelmeyenlerden
ve bu yüzden diğer işlerimin aksamasından
herkes işini saati geldiğinde bitirirken;
benim saat gözetmeyip iş bitene kadar uğraşmamdan
hatta nerdeyse kurumu çoğu zaman benim kapatmamdan
bana iş hayatında moral olan kişilerden bir şekilde uzak kalmaktan;
işte sevdiğim kişilere geçici görev verilmesinden 
ya da bir şekilde gün içinde görememekten
milletin herşeyi bırakıp 
benim sorumluluğumdaki şeyler hakkında yorum yapmasından;
güya bana laf söylemeyip lafları dizmelerinden
ve içimden kimseye tek bir söz söylemek gelmeyip geçiştirmekten
iş hayatını işte bırakamamaktan;
evdede düşünüp edip uğraşmaktan
tek başınayken içimden yemek yapmanın gelmemesinden;
keşke birileri gelse diye aranmaktan
yakın arkadaşlarımın birbir evlenmesini fırsat bilenlerin
evlilik konusunda baskı yapmaya çalışmasından;
ve benim bu konudaki agresifliğimi bir türlü anlamamalarından
sadece bir kişiyi beklediğimi anlatamamaktan;
milletin suratıma hiç aşık olmadın mı tipinde safsaf bakmasından 
insanların her duyguyu aşk sanmasından; 
sonra dumur olup kendilerine eziyet edip 
yarın gene aynı hatayı yapmalarından
bir de bunu sizinde yapmanızı beklemelerinden
niye yapmadığınızı anlamamalarından
kendimle uğraşacak çok zamanım olduğundan mıdır bilinmez,
gereksiz, anlamsız işlerle uğraşmaktan ve bunu sadece bir kişiyle paylaşabilmekten
işin anlamsızlığı yüzünden deli gibi düşünüp düşünüp bir mantığa oturtamamaktan
ve bunu çözememiş olmanın anlamsız bir şekilde beni rahatsız etmesinden 
insanlara kıyamamaktan;
hayır diyememekten, 
desem bile iki duygu sömürüsüne kanmaktan geri adım atmaktan 
kararsız kalmaktan;
aklımda milyonlarca düşünce olup adım atamamaktan
yarın ne yapacağımı bilememekten
evet çok sıkıldım şu an durduğum yerden, bulunduğum durumdan
hayatı ya ileri sarmalı atlatmalı şu dönemi 
ya da geri dönüp mutlu olduğun bir anda kalmalı sonsuza dek
ama ne mümkün di mi ? :(



14 Ekim 2010 Perşembe

SARIL BANA

Bu yaşa geldim içimde bir çocuk hâlâ
Sevgiler bekliyor sürekli benden
İnsanın bir yanı nedense hep eksik
Ve o eksiği tamamlayayım derken
Var olan aşınıyor azar azar zamanla

Anamın bıraktığı yerden sarıl bana...

Anıların kar topluyor inceden
Bir yorgan gibi geçmişimin üstüne
Ama yine de unutuş değil bu
Sızlatıyor sensizliği tersine
Senin kim olduğunu bile bilmezken

Sevgiden caydığım yerde darıl bana...

METİN ALTIOK

9 Ekim 2010 Cumartesi

Issız Ada

Bir gün...


Issız Ada (Eda - Metin Özülkü)
Yükleyen memoturka. - Öne çıkan müzik videolarını izleyin.

7 Ekim 2010 Perşembe

Dost!

hayatımın sonuna kadar yanımda olacak insanlar var hayatımda
sesime ses, derdime dert ortağı, gönlüme yoldaşlar her zaman
hani hep konuşmadan anlaşılmak ister ya insan
işte öyle dostlarım var şükürler olsun...
hepsi farklı hepsi aynı hepsi uzak hepsi yakın bana
kilometreler engel değilmiş anlamaya, anlaşılmaya
özlem olsa da işin içinde sesini duymak bile huzur verirmiş bazılarına
uzağım belki ama gönüldeyim bilirim
gönlüme çok insan koymadım insanları sevmeyi becerebilsemde
sayıları bir elin parmağını geçiyor,
dost sayısı geçmez diyenlere inat!
ben insanları arkadaş veya tanıdık diye ayırırdım küçükken
büyüdükçe bazılarının daha özel, daha ayrı olduğunu farkettim
dost ayrı olmaz mı?
ben onlarla her yola girerim
arasınlar gözümü kırpmam, sonuna bakmam giderim
hayatta bazı şeyler sana lütuf edilmiştir
bazılarını ise sen seçersin
seçimlerimde yanıltmadı Rabbim...
gönlümdekinin gönlüne benide aldı
şu kocaman dünyada bana benzer insanları tek tek seçmem için
bir çok yoldan geçirdi beni
bakıyorumda yaşanan hiçbir şey nedensiz değil
gittiğim, yaptığım, söylediğim herşey vakti gelince yerine ulaştı
ve bana can yoldaşları olarak döndü
şimdi Türkiye'nin dört bir yanına dağılmış olsalarda
hepimiz için farklı bir yol çizsede hayat
onca yolun bir olmasının aslında hiçte zor olmadığını gördüm
ne mutlu bana :)
***
bugün özel bir gün aslında,
bu dost muhabbeti bundan icaptır...
dostumun, canımın bugün doğum günü
her ne kadar gene unutkanlığıma gelse de...
o biliyor ki; benim için çok özel ;)
hayatta bazı insanları seversiniz...
güzelliğini seversiniz,
konuşmasını seversiniz,
dünyaya bakışını seversiniz,
olur olmadık şeylere ağlamasını seversiniz,
olmadık şeylere inat etmesini seversiniz,
sizden fikir isteyip sonunda gene kendi bildiğini yapmasını seversiniz,
ne yaparsa yapsın sizi şaşırtamamasını seversiniz,
çünkü tanırsınız, bilirsiniz o da sizdendir, sizin bir parçanızdır
insan kendinden şüphe duyar mı?
kendinden ummadık bir şey bekler mi?
işte ben buna dostluk diyorum :)
***
canım seni çok seviyorum :))
Allah sana gönlün gibi güzel ve özel bir ömür nasip etsin
birlikte geçireceğimiz seneler var önümüzde sağlıklı, huzurlu ve mutlu geçer inşallah
senle didişerek yaşalanacağız büyük ihtimal :)
iyi ki varsın, iyi ki hayatımdasın ömrümün kelebeği...
uç uçta benden hiç ayrı düşme emi?
ve kimsenin ömründen almasına izin verme, sen gönüllü vermedikten sonra...
şimdi mışıl mışıl uyu, güzel güzel rüyalar gör, mutlu mutlu uyan :))

4 Ekim 2010 Pazartesi

Günaydın İstanbul Kardeş :)

"Aşk beraberinde bir mucize yarattığı zaman gerçektir."


Hırkamı alırsın giderken 
Öyle çıkmış gelmişsin 
Eşikte uğurlar öperim seni 
Sende kalsın geriye getirme derim 
Dışarısı serindir, 
Sen üşürsün bilirim 
Yapabilir misin diye sormuştun ya hani? 
İşte şimdi söylüyorum, dinle: 
Yapabilirim. 
Ben küçük bir mucize yaratabilirim!


Günaydın İstanbul Kardeş - 1999


ATV film kuşağı nasıl unutulur; 
Yolculuk, Muhallebicinin Oğlu, Çilekli Pasta ve şu an ismini hatırlayamadığım bir çok sinema tadında, insanın içine işleyen film...
Gece yarılarını sırf bu filmleri izlemek uğruna az beklemedim. 
Bunun yanında tabi final zamanı elimde mikrobiyoloji notlarıyla yolculuk filmini izleyip sabah gözler şiş vaziyette sınava girdiğimi de unutamam.
Öyküleri naif işlenmiş filmlerdi hepsi; dostluğu, insanlığı, aşkı, ölümü sorgulatmıştır bana zamanında ve izledikçe her seferinde...
Günaydın İstanbul Kardeş bir gülümse suratımda :) 
Gerçekten sıcacık bir film, insana hala umut var dedirtecek cinsten...
Çağan Irmak'ın ilk yönetmenlik çalışması olduğunu da es geçmemek gerek sanırım.
İzlenmeli, izlenmeli mutlaka ;))

1 Ekim 2010 Cuma

İç Ses

- çok mu zor
~ evet
- neden ?
~ uzak
- mesafeler engel mi ?
~ iki insan arasındaysa evet
- peki engeller nasıl kalkar ?
~ çabalamak gerek
- yetmedi mi dersin ?
~ haklısın belki de O'na , zamana ve Allah'a bırakmalısın
- O okyanusun ortasında sessiz, ıssız bir gemi gibi, zaman ise çözüm olmadı geride kalana bakınca sanırım Allah'a havale etmeliyim kendimi...
~ hayattan umut kesilmez be küçük kız !
- kesmiyorum, kesemiyorum zaten biliyorsun, umutsuzluk Allah'ı kalbimde azaltmak gibi geliyor
~ evet oyuna gelmemek lazım. sen hakkında hayırlısını dile elbet senin içinde yazılmış bir yol var.
- inşallah ben doğru yoldayımdır. yanlış yapmaktan çok korkuyorum.
~ inşallah hakkında hayırlısı...